Ancak ne yazık ki sonu
bu muhteşem hayatını acındıracak, bizleri de utandıracak şekilde bitmiştir.
Yürekler acısı bir durum..!
İçler acısı bir son..!
Ömer Seyfettin, Kadıköy yakınlarında kiralık bir evde, tek başına yaşamaktaydı.
Yakalandığı şeker hastalığından ne kendisi ne de doktorlar farkındaydı.
Çünkü o dönemlerde ne diyabet ne de insülin biliniyordu...
Ömer Seyfettin, yemek yiyemiyor günden güne eriyordu.
Bu sıkıntılı günlerinde onunla ilgilenen ise yakın arkadaşı Ali Canip’tir.
Ali Canip yanına sık sık uğramakta,evinden yemesi için yemekler getirmekteydi.
Ömer Seyfettin şeker hastalığı yüzünden sık sık ateşi yükseliyor ve şiddetli eklem ağrıları çekiyordu.
Hastaneye her gidişinde sürekli romatizma tedavisi uygulanıyor, hatta bol bol şekerli meyveler yemesi tavsiye ediliyordu.
Artık ağrıları iyice artar ve kronikleşir.
Hastaneye bu gidişinin, kendisi için son gidiş olacağını nereden bilebilirdi ki...
Tedavi boyunca hiç gözlerini açamıyor, yarı baygın halde sürekli yıllardır göremediği kızını sayıklayıp duruyordu.
Artık vücudu bu hastalığa daha fazla dayanamaz ve yenik düşer.
6 Mart 1920’de Haydarpaşa Nümune Hastanesi’nde hayata sahipsiz ve kimsesiz bir şekilde veda eder.
Asıl hazin son ise bundan sonra başlar...
Hastanede kendisini tanıyan hiç kimse yoktur.
Üstelik bir de sahipsizdir...
Hastane tanımadığı Ömer Seyfettin’in sahipsiz bedenini “kadavra” olarak kullanmaya karar verir.
Cesedinin çevresine tıp öğrencileri toplanır ve hastane görevlisi işleme başlamadan önce bir elini cesedin üzerine koymuş vaziyette hep beraber fotoğraf çekinirler.
Bu fotoğrafın hemen ardından Ömer Seyfettin’in başı testereyle kıtır kıtır kesilir !
Ancak bu fotoğraf tesadüfen
bir gazetede yayınlanınca onu tanıyanlar apar topar telaş içinde hastaneye koşarlar.
Başsız cesedi kurtarmaya çalışırlar.
Eğitim seviyesi en yüksek olması gerek bir tıp fakültesinde bile onun tanınamayışı da bir ayrı garabettir.
Cenazesi Kuşdili’nde Mahmud Baba haziresine dostları tarafından defnedilir.
DAHA BİTMEDİ
Talihsiz Ömer Seyfettin’in cesedinin başına gelenler bununla da kalmaz..!
Ölümünden 19 yıl sonra mezarı Asya’dan Avrupa’ya taşınır.
Gerekçe ise, Mahmud Baba haziresinin üzerinden yol geçecek olmasıydı!
Bu yüzden Ömer Seyfettin’in mezarı, 23 Ağustos 1939’da Zincirlikuyu Mezarlığı’na nakledilir.
Edebiyatımızın bu ünlü isminin başına gelenler, böyle önemli isimlere, değil hayattayken; öldüklerinde bile hakettikleri değerin verilmemesinin en acı kanıtıdır...
Bu durum ancak bizim gibi bir ülkede olur...Çünkü toplum olarak bilimle, sanatla,tarihle,edebiyatla ilgimiz hep
sınırlı kalmıştır...
Naçiz bedenine etmediğimizi bırakmadığımız Ömer Seyfettin üstadı, Allah rahmeti ile nurlandırsın..
Mekanı cennet olsun...
Kalın sağlıcakla.
...............................................
Mustafa Cingil
06/03/2019
ÖMER SEYFETTİN ESERLERİ
-Çocuk Hikayeleri
•Kaşağı
•Falaka
•İlk Namaz
•Ant
-Tarihi Hikayeler
•Başını Vermeyen Şehit
•Kütük
•Vire
•Ferman
•Kızıl Elma Neresi?
•Pembe İncili Kaftan
-Balkanlar ile İlgili Hikâyeler
•Bomba
•Beyaz Lale
•Nakarat
•Hürriyet Bayrakları
-Çanakkale Savaşı Öyküleri
•Çanakkale'den Sonra
•Mefkûre
•Aleko Bir Çocuk
•Kaç Yerinden
-Masallar
•Kurumuş Ağaçlar
•Herkesin İçtiği Su
•Üç Nasihat
-Türkçülük Düşüncesi Üzerine Yazmış Olduğu Öyküler
•Primo Türk Çocuğu
•Ashab-ı Kehfimiz
•Efruz Bey
DİĞER ESERLERİ
•Ömer Seyfettin Şiirleri
•And
•Asilzâdeler
•Aşk Dalgası
•Ayın Takdiri
•Ay Sonunda
•Baharın Tesiri
•Bahar ve Kelebekler
•Balkon
•Beyaz Lale
•Bir Kayışın Tesiri
•Bomba
•Büyücü
•Cesaret
•Dalga
•Diyet
•Dünyanın Düzeni
•Düşünme Zamanı
•Eleğimsağma
•Elma
•Forsa
•Gizli Mabed
•Harem
•İlk Cinayet
•İlk Düşen Ak
•Kerâmet
•Kıskançlık
•Kurumuş Ağaçlar
•Külah
•Kütük
•Lokanta Esrarı
•Mahçupluk İmtihanı
•Nezle
•Nokta
•Perili Köşk
•Topuz
•Tuğra
•Üç Nasihat
•Yalnız Efe
•Yemin
•Yüzakı
•Yiğit Çocuk
•Yüksek Ökçeler
•Oyun: Mahcupluk İmtihanı
•Çeviri: İlyada ve Odyseissa
-İncelemeler
•Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür
•Milli Tecrübelerden Çıkarılmış
Ameli Siyaset
•Yarınki Turan Devleti
•Türklük Mefkuresi
•Türklük Ülküsü