Teftiş Kurulu Başkanı F. P. ve Başkan Yardımcısı M,Duyar, Sayın Çevre Bakanı Fevzi AYTEKİN’i yanlış ve eksik bilgilendirmekle arkalarına almak suretiyle bazı müfettiş arkadaşlara ve şahsıma karşı taraflı ve sürekli fırsat kollayıcı bir tutum içerisinde hareket edip, yetkilerini anayasa ve diğer hukuk kurallarına aykırı biçimde kullanarak aşağıda örnek olarak belirtilen keyfi uygulamaları ve taraflı davranışlarıyla Teftiş Kurulunda kamplaşmalara ve huzursuzluklara sebep olmuş, Teftiş Kurulu’nu asli fonksiyonundan uzaklaştırmışlardır.
Teftiş Kurulunda huzursuzluk ve sıkıntılar giderek artma yönünde gelişme göstermiş, önce meslektaşlarım müfettişler sonra memurlar huzursuz edilmiş, taraflı ve keyfi davranışlarla Teftiş Kurulundaki bir çok müfettiş ve memur başka kurumlara geçmek zorunda kalmıştır. Bunlar, Hasan Sönmez, Fikret Esen Çevre Bakanlığında Müşavirlik, Ömer İmamoğlu(Gn Md.yrd.), Şener Çırak, Zeynel Arıkoğlu, Kibar Altunal, Onur Özavcı, müfettiş, Hakan Ergün memur İller Bankası, Asaf Es Gümrük Müsteşarlığına memur Özlem Eryılmaz memur Milli Eğitim Bakanlığına geçmişlerdir. Birçokları da el altından geçmek için yer aramaktadır. Bir başka memur L.Bars ise dairede hap içerek intihar etmeye kalkışmış, daire doktoru ile birlikte Hastaneye götürülerek tarafımdan kurtarılmıştır. Bunlara sorulduğu zaman yönetimin nasıl keyfi ve taraflı yönetim sergilediklerini anlatacaklardır. Ayrıca bana karşı kişilik haklarımı zedeleyici nitelikte asılsız ve mesnetsiz iddialar yöneltilerek açılan birtakım soruşturmalar ve mevzuatın gösterdiği usule aykırı işlemler ve tehdit amaçlı eylemlerle bu süreci devam ettirmişlerdir.
Bakanlık Başmüfettişi K. ALTUNAL ile Müfettiş Onur ÖZAVCI’ ya; Fikret Peker tarafından ileri sürülen ve bizlere de “benden bir özür dileselerdi onlara bir şey yapmayacaktım” diyerek anlattığı ve ayrıcada Başbakanlık Teftiş Kurulunca sabit görülmeyen iddialarla ilgili çok ağır cezalar verilmesini, 4483 Sayılı Yasaya göre soruşturmalar açılmasını, bu konuda yeni memur olmuş bir Müşavir C. Lakarte nin muhakkik olarak görevlendirilmesini bütün meslektaşlarımla birlikte tasvip etmedik ve Bakan’ın yanlış yersiz ve hissi bilgilendirilmemesi için görüşmek istedik. Ancak sayın bakan bizimle görüşmediği gibi savunmaları istedi ve savunmalardan 2 şer aylıktan kesme cezası vermesiyle kalmadı. Kısa sürelerle, Bakanımız kendisi rapor numara ve sayısı vererek, Cumhuriyet tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde K. Altunal’a 4 aylıktan kesme, Onur Özavcı’ya 5 aylıktan kesme cezaları verdiği gibi, 4483 Sayılı Yasaya göre soruşturmalar açılarak cezalandırılmasını istemiştir.
Kurul üyelerinin de isteği ile bu olayların çözümüne yardımcı olmak, daha verimli bir çalışma ortamının sağlanarak, sevgi ve kardeşliğin pekişeceğini arzu etmemizden Bakanımız Fevzi Aytekin’le en az 2 -3 defa tekrar görüşmek istememe rağmen yöneticiler (Başkan ve yardımcılar) dışında kimseyle görüşmedi. Ayrıcada Başmüfettiş K. Altunel ile Müfettiş Onur Özavcının mevzuata (Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği Ek Madde:1 ve Çevre Bakanlığı Personeli görevde yükselme yönetmeliği Madde:25 e) (EK:1) aykırı olarak keyfi bir şekilde müfettişlikten alınma kararnamesini yazmışlar ancak Başbakanlık kararnameyi geri göndermiş ve bu iki müfettiş zorunlu olarak kurum değiştirerek İller Bankası Genel Müdürlük müfettişliğine nakillerini yaptırmışlardır. Adil Mahkemeler Müfettişlerle ilgili sonuçlanan bu cezaları iptal etmiş ve haklılıklarını onaylamıştır.
Meslektaşlarımızın bu tarzda cezalandırılmasını hiç kimsenin tasvip etmeyeceği gibi tarafımdan da tasvip görmemiştir. Bu olayların Teftiş Kurulunu asıl işlevinden uzaklaştırdığını ve top yekün itibarımızın zedelenmesine yol açtığını dile getirmemden, benden bekledikleri desteği bulamadıklarından, F.Peker ve M. Duyar kesin olarak benimle de çeşitli bahanelerle uğraşma şahsıma zarar verme yönünde baskı ve faaliyetlere başlamışlardır.
1- Teftiş Kurulu Başkanı F.Peker sanıyorum 24.09.2001 tarihinde 3 aylığına yurt dışı görevi ile Amerika ya gönderilmişti, diğer yandan; önceden Müsteşar Yardımcılığı, Genel Müdürlük, Daire Başkanlığı yapmış, Müşavir ve APK uzmanlarından 18 kişiyi 12.ekim 2001 tarihinde, ayrıca daha sonra Müşavir, Genel Müdür Yardımcılığı, Daire Başkanlığı ve şube müdürlerinden oluşan 39 kişilik listeyi daha yeni kurulan İl Müdürlükleri Valilik emrine görevlendirmişti. Bu görevlendirmelerden birçok insan mağdur oldu ve basında sayın Bakanımız hakkında yazılar yayınlanmaya başladı. Ben sürekli odamda ve evde görevlerim dışında boş zamanlarımı şu anda www.ercancelık.8m.com adresli çevre içerikli web sayfası hazırlamak, yine Mevzuat adlı Bakanlığımız mevzuatlarının tümünü bir web sayfası şeklinde düzenlemek ve Çevre konusunda daha faydalı olmak için uğraşıyordum.
Başkan Vekili olan ve Başkan Yardımcılığı görevi de yapan M. Duyar; Kibar Altunal ve Onur Özavcı ya Başbakanlığa şikayetçi olmalarına kızarak husumet duymalarından, bana da; bu iki arkadaşımız hakkında Bakanımızı bilgilendirmek için çaba harcama gayretimden, bu aydınlatıcı bilgilerin Bakana anlatılmasını kendileri açısından sakıncalı gördüğünden, kurulda yöneticilerin dışında kalan tek başmüfettiş olmamdan, kafasında benim itibarımın bitirilmesi gerektiği kıskançlığı ile aynı zamanda Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı raporunun da (2.11.2001 tarih /2282 sayılı yazı) gelmesi, Bu arada Başbakanlık Teftiş Kurulunca yapılan soruşturmadan kurulun yarıdan fazlasının şikayetçi olduğunu bilmesinden, ceza almayı beklerken ceza teklifinin gelmemesinden cesaret alarak, bunu Başkan F. Peker ile haberleşmesi neticesinde bu defa benimle uğraşarak bu şekilde de diğer müfettişlere gözdağı vermeyi başladılar. Bundan dolayı haberleri basına verdiğimiz konusunda Sayın Bakanı yönlendirerek yanlış bilgilendirdiği, basında aleyhinde çıkan haberlere çok kızan sayın Bakanın talimat vererek, iki müfettişin görevden alınma yazısının yazılması ve üç müfettişin basına haber verilmesiyle ilgili inceleme başlatılmasını istemiş olacağını düşünmekteyim. Çünkü; Mevzuata aykırı olarak K. Altunal ve O. Özavcı nın (iki müfettişinde) Müfettişlikten alınma kararnamesi aynı günlerde Bakanımız tarafından Başbakanlığa gönderildiğini, Başbakanlık; bu işlemin tüzük ve yönetmeliğimize uygun olmadığı, böyle bir kararnamenin ancak mahkeme kararı sonrası gönderilebileceğini düşünerek, kararnameleri Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına göndermeyerek iade ettiğini duydum.
Bu sıralarda Başkan Yardımcısı M.Duyar Başkanlığa da vekalet etmesinden beni odasına çağırtarak 6.11.2001 tarihinde, diğer Başkan Yardımcısı Abdullah AKGÜL’ün huzurda bulunduğu bir ortamda ifademi aldı.
Ben “ konu nedir?” dedim. “Dur bakalım burada soruları biz sorarız! Otur ifadeni alacağım” dedi. “Başbakanlıkta bir şikayet var. Bir gün önce bildirdiler, bir konu var sadece sen biliyorsun. Bakanın bir telefonuyla bütün işler ters döndü Başbakanlığa şikayet ettiniz de ne oldu? 8-0 oldunuz. Daha başınıza bir sürü şeyler gelecek,” diyerek kabadayı edasıyla konuşmaya başladı. Siz ne yapmak istiyorsunuz, bu yaptıklarınız doğru değil, Siz hoşgörülü ve sabırlı olmalısınız, Sürekli yanlış yapıyorsunuz.” dedim. “Biz burada istediğimizi yaparız. Biz senin Başbakanlık müfettişlerinin yanına vardığını, her şeyi biliyoruz, Bakanda biliyor Sen hele şu soruların bir cevabını ver“ dedi. Bende bana uzatılan sorulara baktık dan sonra,”ben gazetelere haber verecek olsam bende ne haberler var onları veririm, bunlar haber mi?” dedim.
Sorular “Başmüfettiş K. Altunal ve O. Özavcı ile odalara kapanıp ne konuşuyorsunuz ? Gazetelere Sürekli haberler veriliyor, bu haberlerle ilgili bilgin var mı? diğeri ise, Haber Türk ten çıkmış bir fotokopi yani ekteki fotokopi yi gösterdi bilgin var mı? (EK:4) Ayrıca Haber-Türk ile bir ilgin var mı? Soruları idi.(bu sorular inceleme raporunda mevcuttur) İfademi vermeye başladım, ifadeler yazılırken birinci defa “ifadelerin arasına bir sürü sözler sıkıştırılmış bu ifadeyi ben imzalamam, bu cümlelerin bir çoğunu ben söylemedim” dedim, Tekrar ifadeyi yazdı, tekrar düzelttim, bu arada benim söylemediğim cümleyi yine yazdı, “imzala” dedi, bende imzalamam dedim, “o zaman üstünü çiz imzala” dedi. Üstünü çizdim, Ayrıca baktım ki tutanağın altında Abdullah Akgül adına imza açılmamış, oysa tutanak onunla beraber tanzim edildi. Bende yanına tutanak A. Akgül’le tanzim edildi yazdım ve imzaladım.. Kapıdan çıkarken kulağıma eğildi benim duyacağım şekilde “Türk Telekom dan kayıtları istedim sonunuzu göreceksiniz” dedi. Çıkarken üstüme yürür gibi yapıp arkamdan O. Özavcının yanına geldi, Bende Onur Özavcı ya beni hem tehdit ediyor hemde söylemediğim şeyleri yazıyor, sakin ol dedim. Bu ifadenin alınmasından 2 saat sonra A. Akgül kapıya gelerek yüksek sesle ”Emekliliğime 3 gün kaldı beni olaylara karıştırıyorsun bende şahitlik yapacağım “ dedi , Niye şahitlik yapacaksın? Deyince oradan uzaklaştı. Benimle ilgili tutanağı da, altına el yazısı ile yazdıklarımı da A. Akgül e okutmuştu. Bir taraftan hiçbir ibare yokken inceleme oluru alınıyor, bu kamuoyunda konuşuluyor, benden kıdemsiz ve sadece Başkanlığa vekalet ettiği için, Teftiş Kurulunun en kıdemlisi bu güne kadar Kurulda ve Bakanlıkta özel saygınlığı olan benim, olurla ilgisi olmayan kendimden kıdemsiz bir başka müfettişin yanında ifadem alınması bahane edilerek özel kişilik haklarıma şahsiyetime hakaretler edilerek saldırılıyor, tahrik ediliyor, söylemediğim şeyler söylemiş gibi ifade tutanağıma geçiliyor, Anayasamızca suç olan ses kayıtlarımı isteyebiliyordu.
Anayasanın 22 Maddesi”Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır... hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...” diyordu ama müfettiş M. Duyar Türk Telekomdan kendinden kıdemli meslektaşlarının özel ev telefonlarının ses kayıtlarını(Ercan Çelik ev:4821520, K. Altunel ev Tel:3614854, O. Özavcı ev Tel:4951761)istiyordu. Bunlar kayıtlardan bulunur.
“K. Altunal, Onur Özavcı ve sen üçünüz odalarda kapıları kapatarak ne konuşuyorsunuz?” sorusu sorulurken, sorunun içeriği yanında sorunun soruş şekli, jest ve mimiklerin ifadesi; itiraf etmeliyim ki, kendimi Alman faşizm döneminde bir nazi subayının sorguladığı Yahudi gibi hissettim. Böyle bir soru, T.C. Devleti müfettişi tarafından, başka bir müfettişe nasıl sorulabilir? Dehşet içinde kaldım. Sanıyorum bu soruyla, Bakan K Altunel ve O. Özavcıyı sildi, olayın 3.cü ayağı olarak Ercan Çelik i gösterirsem bakan bunu da karşısına alır, bizde ne götürürsek imzalıyor bir cezada o alır, başkalarına da bu olay göz dağı olur. Bu arada da kurulda bizim dışımızda Başmüfettiş kalmaz düşüncesi yatmaktadır.
Başkanlığa vekalet eden M. Duyar bir incelemeyi bahane ederek bu meyan da, 25.9.2001 tarihli HABER TÜRK WEB sitesinde Bakanlık ve Teftiş Kurulu ile ilgili çıkan (Ek ;4) haberden ilgim olup olmadığını sormasına karşılık, haberin verilmesi ve yayınlanması ile ilgimin olmadığını belirtmeme rağmen, dışarıda birçok kişiye, bu haberin benim tarafından verildiğini yaymıştır. Böylelikle, asılsız isnatlarla, kişilik haklarımı sarsmıştır. Bizden ifade aldığı günlerde, odasında ifade aldığını sanıyorum içeride birilerine yüksek sesle “ bakın bu Haber-Türk deki haberi kendisi vermese nereden bilecekte 10 dakika sonra haberi olacak” diye anlatıyordu. Daha sonra Müfettişlere (A. Çelikdin ve yanındakilere “Gazetelere haber veriyorlar, bundan dolayı haberden; haber yayınlandıktan 10 dakika sonra haberi oluyor. Bunu bilmeyen adam haberden 10 dakika sonra nasıl haberdar olur?” diyerek benim gazetelere basına haber verdiğim kanaatini etrafa yaymıştır. Haberi veren kişinin ismi haberin altında yer almaktadır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, Elimizdeki bilgisayarda bulunan bir gazetenin internet deki web sayfasında yayınlanan haberi okuyup, onu isteyen kuruldaki memura alabilirsin demenin “kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına haber vermek” olmadığını herkes bilir. Bunun neticesinde asılsız isnatlarla kişilik haklarımı sarsmıştır.
M. DUYAR; yine,15.11.2001 tarihli TKB.20/498 sayılı bir yazıyla bilgi istemesine karşılık 16.11.2001 tarihli verdiğim cevapta yukarıda sözünü ettiğim ifademi alırken bana yönelik olarak sarf ettiği “Başbakanlığa şikayet ettiniz de ne oldu, 8- 0 oldunuz, daha başınıza bir sürü şeyler gelecek “ yolundaki beyanlarını kendisine bildirip, gerek bu konuda gerekse bu tür soruların benimle ne ilgisi olduğu hususlarında tarafıma bilgi verilmesini talep etmeme rağmen bugüne kadar herhangi bir cevap vermemiştir. Kaldığım adresler Teftiş kurulu Başkanlığına bildirilmiştir ve kendisi de defalarca geldiği için adresleri bilmektedir.
Ayrıca adresim ve telefon numaram o sıralarda elektronik mektup adresinde bulunmaktadır, yüzlerce insana haberleşmek için mail çekilmiştir. Bunlar niçin sorulmaktadır? Bu suretle, bana yönelik tehditte bulunduğu, gözdağı verdiği ve tamamen ilgisiz bir şekilde defalarca ifademi almak suretiyle töhmet altında tutup, keyfi muamelede bulunduğu kendi tutumu ile doğrulanmış olmaktadır.
- Teftiş Kurulu Başkanı F. Peker, izin isteklerim de, asıl görevim olan inceleme, soruşturma ve teftiş dışında istediğim izin süresine yakın zaman vererek içerik ve zaman olarak bakan onayı bulunmayan bir görev vermektedir. En son mütercim olmadığım ve dil tazminatı almadığım halde, İngilizce bir kitapçığın belli sürede tercüme görevi vererek keyfi muamele yapmıştır.
Yöneticilerin ortada herhangi bir durum yokken baskı niteliğinde ifadeler alması yazılar yazılması hukuksuz yere 2 Müfettişin görevden alınma kararnamelerinin Başbakanlığa gönderilme yazılarının yazılmasını duymam üzerine; Devlet Bakanı Prof. Dr Ramazan Mirzaoğlu ile görüştüm. Öz geçmişim, Akademik ve bürokratik çevrenin referansı ile Denizcilik Müsteşarlığında görevlendirmek, aynı zamanda meteoroloji ve denizcilikten sorumlu olduğundan, çevreci; iklim değişiklikleri, dünyanın ısınması, ozon tabakasının fonksiyonları konularında da bir bürokratın tecrübesinden yararlanmak isteği düşüncesinden, Benim Başbakanlıkta 3056 sayılı kanunun 331 sayılı KHK nin değişik 36. maddesine göre görevlendirilmem yazısını 8.11.2001 tarihinde Başbakanlık Müsteşarlığına yazdı, Başbakanlığın yaptığı güvenlik soruşturması nedeniyle görevlendirme gecikti. Denizcilik Müsteşarlığı Teşkilat Kanunu Değişikliği yasa tasarısı Mecliste birinci sıraya gelmişti. Benim Teftiş kurulu Başkanlığı isteğimden dolayı Denizcilik Müsteşarlığı yetkililerine, Ercan Çelik in muvafakatını isteyin demesi üzerine, Denizcilik Müsteşarlığı Muvafakatı Çevre Bakanlığımızdan istedi. Çevre Bakanlığı Muvafakatı verdi. Ancak Mecliste uyum yasaları ve medeni kanun nedeniyle Denizcilik Müsteşarlığı kanunu meclis gündeminde geri sıralara atıldı. 25/Aralık/2001 de Başbakan adına Özgün Ökmen tarafından yazılan Devlet Bakanlığına Ercan Çelik in göreve başlayışını bildirin diyen yazısı,(Ek;10) üzerine; Başbakanlıkta oda tahsisi yapıldı. Ancak; Başbakanlığın Çevre Bakanlığına gönderdiği 24.12.2001 tarih 20709 sayılı (EK:11) muvafakat edildiği takdirde ayrılışını bildirin yazısı Çevre Bakanlığına ulaştığı zaman Teftiş Kurulu Başkanı F. Peker yurt dışından Amerika dan dönmüştü, muvafakat la ilgili yazışmalar ondan sonra gelişti.
Çevre Bakanı Fevzi AYTEKİN tarafından gönderilen 4.01.2002 tarih 166 sayılı yazıda adı geçen personele muvafakat 04.12.2001 tarihli 6607 sayılı yazı ile Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına verildiğinden nakil işlemlerinin devam etmesinden ilgilinin Bakanlığımızdan ayrılmasına uygun görüş verilmemiştir (Ek;12) denmiş ve Başbakanlık bu yazıyı Devlet Bakanlığına 10.01.2002 tarih 466 sayılı yazıyla bildirmiştir.(EK:13)
Sayın Devlet Bakanının bana ihtiyaç duymasından ve benimde “Teftiş Kurulunda yaşanan huzursuzluklar var, sayın Çevre Bakanımız yanlış bilgilendirilmektedir. Bana baskı yapılmaya başlanmıştır, Bundan dolayı bu Bakanlıkta faydalı olamayacağım. Bu görevlendirmenin bir an önce çıkmasında fayda var” diye söylememden dolayı, Çevre Bakanımız Fevzi Aytekin i telefonla sanıyorum 10 veya 11 ocakta aradı. Muvafakatın verilmesini istedi. Özel kalemine ve bana “muvafakatı verecek yazışmayı takip edin” dedi., Özel Kalem Müdür Yrd. Yaşar Karaman bey Çevre Bakanı Özel kalemini aradı. Çevre Özel Kalem Müdürü; “Bakan bey Personel Daire Başkanına talimat vermiştir onu arayın” demesi üzerine Personel Daire Başkanı Bülent Gökceoğlu nu aradı. Başkan daha önce Denizcilik Müsteşarlığına verilmiş muvafakat yazısı geri gönderildiği takdirde hemen elden görevlendirme muvafakatının verileceğini, söyledi. Tekrar diğer Özel Kalem Müdür Yardımcınız A. Ataşçı da Çevre Bakanlığında Personelden sorumlu Müsteşar Yrd. Nelka hanımı ve Personel Daire Başkanını aramış onlar da ayni sözleri söylemiştir. Ayrıca benimle görüşmelerinde de ayni şahıslar aynı sözleri söylediler. Bu arada Yaşar Karaman a “Teftiş Kurulu Başkanı yurt dışından döndü, bu verilmiş muvafakat ı geri isteyerek beni uğraştırmak istiyor olabilirler Eğer devlet bu hale gelmişse onu da öğreniriz.”. diyerek, Başbakanlıkta görevlendirme muvafakatımın verilmesi için, benim isteğimle Denizcilik Müsteşarlığı bu muvafakat yazısını geri gönderdi. Çünki benim için daha uygun olan hemen Başbakanlıkta görevlendirilmemdi.
Bütün bu işlemlere görüşmelere rağmen Bakanımız Fevzi Aytekin, Teftiş Kurulu Başkanlığı muvafakat verdiği halde, sadece kendi inisiyatifi ile hiçbir gerekçe göstermeden (Devlet Bakanının telefonuna ve bir hukuki hakkı olmamasına rağmen) Başbakanlığın görevlendirmesini uygun görmedi, Bu yazı tarafıma 23/Ocak/2002 tarih 469 sayılı yazıyla bildirilmiştir. (EK:14) Konunun özü aydınlanmaya başlamıştı. Başkan F.Peker kendisi muvafakat ı veriyor, ama bakana gidip sayın bakanım buna muvafakat verme diyor, işi siyasi sorumlunun üzerine atıyordu. Çünkü benim üst konumlara geçmemi istemiyordu.
Burada asıl maksadın muvafakat verme işleminin mevzuata uygunluğunu sağlamak olmadığı F. Pekerin yurt dışında iken verilen muvafakatın kendisinin dönüş sonrası geri alınmak için yapay gerekçeler oluşturulduğu aşikardır.
Diğer taraftan muvafakat la ilgili işlemlerimiz devam ederken, olayların gelişmesine çok üzülmüş, yorulmuş aynı zamanda göğsüm ağrıyordu, babamda geçen yıl kalp ameliyatı olmuştu “memlekete gel bir kontrole gidelim” dedi bunlardan dolayı 31.01.2002 tarihinde, Müfettiş arkadaşlarımın yanında 4-22.02.2002 tarihleri arasında izin istem kağıdı doldurarak, memura verip Kurul Başkanlığından izin istedim
21.9.2001 tarih 421 sayılı görev emri ve 16.11.2001 tarih/500 sayılı görev emri ile verilen görevi (EK:16) 1.2.2002 tarihinde 522-01 sayılı yazı ile Denetim el kitabı için Personel Dairesiyle ilgili ön çalışmayı teslim ettim.(EK:17).
Ancak bu tarihlerde bana 01.02.2002 günü 40 sayılı yazıyla Bakan oluru olmadan Teftiş Rehberi varken ikinci defa acil olmayan Rehber hazırlama görevini verdi.(Ek;18)
Bu görevde Komisyon Başkanı belirtilmemişti. Çalışmalara zaman zaman Başkanlıkça da katılımda bulunulacağından ilk 2 günde yapılacak program takvimi uyarınca, komisyon toplantıları biçiminde yürütülmesini, birim rehberlerinin de içerik olarak incelenip eksikliklerin giderilerek 20 gün içerisinde görevin tamamlanarak Teftiş Kurulu Başkanlığına verilmesi isteniyordu.
04.02.2002 tarihinde , göğüs ağrılarım artmış ve ateşim vardı. Bende Atatürk Sanatoryum Hastanesine doktora gittim. Uzman Doktor yatıp dinlenmen gerek dedi ve 20 gün istirahat verdi.(Ek;19 ).
Konya-Tuzlukçu Belediye Başkanı Nurettin Akboğa “Bakanla çok samimiyim” diyerek beni Başbakanlıkta görevli müşavir Zafer Özler ile birlikte Sayın Çevre Bakanımız ile 15.Şubat.2002 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığı ek teşkilat yasası çıkmadan bir hafta önce görüştürdü. Bu kişilerin yanında 1 saate yakın yaptığım görüşmede; sayın Bakanın Bizim basına bilgi verdiğimizi, kendisiyle uğraştığımızı, söylemesi üzerine; Bende kendisine benim hakkımda kendisine yanlış bilgi verdiklerini, kim benim hakkımda ne söylemiş ise, çağırıldığı takdirde yüzleşeceğimi, bu kurulda yönetici arkadaşlarımla bir arada çalışma imkanımızın kalmadığını, sürekli üstüme geldiklerini, kişilik haklarıma sürekli taarruz edildiğini, kendimin Kurulumuzdaki haksızlığa uğramış iki müfettişin suçsuz olduğuna inanıp, onlarla ilgili kendisiyle görüşmek istememin dışında herhangi bir işlemim olmasının söz konusu olmadığını, Bakanlıkta artık yararlı olamayacağımı, kendime sürekli baskı yapıldığını, Denizcilik ek yasası çıkınca orada teftiş Kurulu Başkanı olmamı sayın Devlet Bakanının istediğini, ayrıca bu şikayetlerime esas olan konuları anlatmam neticesinde, kendiside işleri düzelteceğini, yasa çıkınca muvafakatimi vereceğini söyledi.
Denizcilik Müsteşarlığı ek teşkilat yasasının 7/Şubat/2002 tarihinde kabulünden sonra, Denizcilik Müsteşarlığı Devlet Bakanının talimatıyla tekrar 13.2.2002 tarih 572 sayılı yazıyla muvafakat istemiştir. (EK:20 )
Bende sağlık izninin bitiminden sonra 26.02.2002 günü göreve başladım.(EK:21). Rehber hazırlamayla ilgili görevin bitmiş olmasına ve bana bir talimat verilmemesine rağmen görevi tamamlayıp 11.03.2002 tarihinde teslim ettik.(EK:22)
Gelen muvafakat talebine Teftiş Kurulu Başkanlığının bana Muvafakat verdiğini 10.03.2002 günü öğrenince ve görevi teslim edince 11.03.2002 tarihinde 14-30/03/2002 tarihleri arası Teftiş Kurulu Başkanlığından izin istedim (Ek;23) .Ancak, görevimle ilgisi ve Bakan oluru olmayan 14/03/2002 tarihinde başlayıp 9 nisan tarihinde tamamlanması gereken 42 sayfalık İngilizce kitabın tercüme görevini 14.03.2002 tarih 125 sayılı yazıyla verdi.(EK;8) Oysa Tercüme işi mütercimlerin görevidir.
Denizcilik Müsteşarlığına yine Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı muvafakat verdi (kağıt üzerinde, gözüküyordu) ancak, her nedense Bakanımız Fevzi Aytekin söz vermesine rağmen yine bir gerekçe göstermeden uygun görmedi ve muvafakat vermedi. Bu yazı 12/Mart/2002 tarihli 1306 sayılı yazıyla tarafıma 13 mart günü tebliğ edilmiştir.(Ek:24). Yine aynı roller oynanmıştı.
Bende iyice anladım ki Teftiş Kurulu Başkanı ile Bakan koordineli çalışıyorlar ve benimle kesin olarak uğraşıyorlardı. Bu olaylar Başbakanlığa görevlendirme isteğinden beri devam ediyordu. Ben bana karşı bir husumetlerinin olduğunu düşünüyordum, ama böylesine kin ve gareze dayanacağını düşünmüyordum.
Bu arada Çevre Komisyonu Başkan yardımcısı Ankara Milletvekili Sedat Çevik Bakanımız Aytekin ile benim muvafakatım konusunu görüşmüş, Bakanımız Fevzi Aytekin “Benimle uğraşıyor, basına bilgi veriyor.” Diyormuş. Sedat Çevik “o öyle bir şey yapmaz” deyince, “onu değerlendireceğim, yurt dışına gönderdim” demiş. Sonrada durup dönüp “vereceğim vereceğim” diyormuş. Çevik “ne söylediğini anlayamadım”diyordu
Tekrar Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu 15.03.2002 tarihinde telefonla sayın Çevre Bakanını aradı, Ben Başmüfettiş Ercan Çelik ile çalışmak istiyorum, daha öncede sana telefon etmiştim. O görüşmede söz vermiştiniz, Önce Teşkilat yasası çıkmadı gecik di. Şimdi değerlendireceğim, bir kabinenin üyeleri arasında bir muvafakat için böyle durumların oluşmasının şık bir davranış değildir. Ercan Çelik e mutlaka muvafakat verilmesi gerekiyor. Ben onunla çalışacağım. Dedi. Sayın Devlet Bakanı bana dönerek, “önce vereceğim diyordu, şimdi vermeyeceğim diyor, anlayamadım ancak ben muvafakatı alırım dedi.”
Bu görüşmeden sonra 5 gün geçmişti, çocuğumu hastaneye götürmüş penisilin testi yaptırıyordum, Teftiş Kurulu Şube müdürü Telefonla beni aradı “sizi başkanım istiyor herhalde bir görev verecek, kurula geri gelmeniz gerekiyor” dedi, Kurula vardığımda savunmam ve ifadem istenen yazı elime tutuşturuldu. Asla böyle bir şeyi 20 yıllık hizmetten sonra düşünemiyordum, şoke oldum. (Ek:25,26)
Niyet belli ve kesindi. Çünkü daha önceki müfettiş arkadaşlara da aynı yol uygulanmıştı. Bana kesin ceza vermeye karar vermişlerdi. Bunlara savunma hazırlarken, bir Teftiş Kurulu Başkanı ve yardımcısının böyle yoktan sadece bana karşı suç üretmesine de ayrıca çok üzülmüştüm. İş bununla da kalmadı. Memleketten ağabeyimde gelmişti, cep telefonuma savunma isteğinden sonra 2. gün öğle vakti Cebeci Siteler kavşağında, ağabeyimle sitelere giderken bir mesaj geldi, bu mesajda “varan 1 seni üst görevlere bakana rağmen atandırmayacağız, hediyemizden memnun oldun mu” yazıyordu, sinirlendim, sıkıntı içinde ruhum daraldı, kendimi iyi hissetmediğim için Ankara Hastanesine yöneldim ve hastanenin önünde arabadan iner inmez düştüm. Yanımda bulunan ağabeyim Enver Çelik, beni tutup sırt ve bel ağrıları içerisinde hastane aciline götürdü. Hastaneye aldılar.(EK:27) Mesajdaki telefon numarasına telefon ettirdim, öyle bir telefon olmadığı söyleniyor (internetten). Bundan dolayı 22.03.2002 tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servisine yatarak 01.04.2002 tarihinde taburcu edilip 30 gün yatak istirahati verilmiştir.(EK:28)
Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlunun Bakan Aytekine telefonundan yani 15.03.2002 tarihinden 2 hafta sonra Nisan ilk haftası yapılan Bakanlar kurulu toplantısından sonra, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğluna ağabeyim Mustafa Çelik uğradığında ”Bakanlar kurulunda Çevre Bakanıyla görüştük bana söz verdi, Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan beyde söyledi tekrar muvafakat yazısını yazdırıyorum. Yazıyı takip etsinler” demiş. Devlet Bakanı Mirzaoğlu bana da aynısını söyledi. Bu arada sanıyorum 2 Nisan da Denizcilik Müsteşarlığı tekrar muvafakat istek yazısı Çevre Bakanlığına yazdı 4.04.2002 tarih 12412 sayı ile evrak kayıtlarına girdi. Bu arada Ağabeyim Mustafa Çelik İçel Milletvekili Yalçın Kaya ve Tokat milletvekili Lutfi Ceylan la görüştü, iki milletvekili Çevre Bakanıyla görüşeceğini ve muvafakati alacağını söylediler, Lutfi bey görüşmüş ” Çevre Bakanı bana muvafakat vereceğini söyledi”, ikinci sorduğumuzda “bu adam bunu vermeyecek, bizi atlatıyor ben bu işe karışmıyorum” demiş. Milletvekili Yalçın Kaya 4/Nisanda Çevre Bakanıyla yaptığı görüşmede “dur hemen verilmez hele bir soruşturması varmış” demiştir. Çevre Bakanını Milletvekilleri sıkıştırdıkça, Fikret Peker de raporu tamamlamak istiyordu. Çünkü muvafakata cezamı eklemek ancak kendisini tatmin edecekti, ruh yapısında da bu vardı, diğer 2 müfettişe Bakana yaptırmıştı, bana da kendisi yapacak güçlülüğünü ispat edecek, diğer müfettiş ve memurları korkutacaktı.
Bundan dolayı benim yatak istirahatim devam ederken sanki hiçbir şey olmamış gibi, 17.04.2002 tarih 2002/806-3 sayılı yazıyı, personelden 2 memurla evime gönderip 4483 e göre ifademi 23.04.2002 mesai bitimine kadar(23 Nisan Bayramı), Savunmamı 25.04.2002 Perşembe günü mesai bitimine kadar Başkanlığa intikal ettirmemi yoksa savunma hakkımdan vazgeçtiğimi kabul edeceğini bildirmiştir.(EK:29) Apartmanımızda ve mahallemizdeki insanlar önemli bir suçum olduğu gibi hisse kapılmışlardır. İş bununla da kalmamış, Fikret Peker Teftiş Kurulu Başkanı Makamını kullanarak, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazdığı 18.04.2002 tarih 165 sayılı yazıyla, Hastane sağlık kurulundan 1 günde karar çıkartmıştır.
İfade verip veremeyeceğim konusunu sağlık kuruluna sorması bir bilirkişi olarak değil, çünkü bilirkişiliği gerektirecek bir husus olmadığını bilmektedir. Ancak sanki başka bir kurumdayım da önemli bir suç işlemişimde kaçan suçlu insan konumundayım gibi, kendisinden meslekte daha kıdemli olmama rağmen bana geçmiş olsun demesi yerine mesleğimi ve haysiyetimi bu kadar doktor ve görevlilerin yanında rencide edecek şekilde yazı yazarak, sanki raporlu insanın ne demek olduğunu veya ifadenin verilmediği zaman hangi işlemlerin yapılacağını bilmiyormuş gibi, ifade ve savunma alma bahanesiyle yapılan yazışmalar ve bu yazışma sonucunun bana tatilde kargo ile tebliğ edilmesi, kargonun Çevre Bakanlığından gelen sarı zarf olması, çevreye komşulara karşı suçluda bir yerlere kaçacağımda ondan böyle bir şey yapıldı intibaının uyanması, olayları kimseye anlatamam beni daha da üzdü.(EK:30).
Ayrıca kendisine 24.04.2002 tarihli dilekçemle savunmayı sağlığıma kavuşunca vereceğimi yazdım.(EK:31)
Ortada bir suç yokken, suç olsa bile zaman aşımı söz konusu değilken, ben hasta yatarken yöneticilerin geçmiş olsun diyeceği ve ilgileneceği yerde Bu olayların ve tebliğlerin ruhi ve fiziki halimi daha da çok bozması sonucu düşünce ve stresten 24.04.2002 tarihinde Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Dahiliye Bölümüne götürdüler. Beni Acil Dahiliyeye yatırdılar. (EK:32) 30.04.2002 tarihine kadar yatıp taburcu edilip 20 gün istirahat daha verilmiştir.(EK:33) Rapor bitimi olan, 20.05.2002 Pazartesi günü Teftiş Kurulu’ndaki görevime başladım.
Ancak rehber hazırlama ile ilgili verilen görevler tamamlanarak, Başkanlık ve Bakanlıkça da teşekkür edilerek uygulamaya konulduğu halde bu görevi ihmal ettiğimle ilgili 4483 e göre soruşturma izni ifadem alınmadan savcılığa gönderilmiş ayrıca konu ikiye ayrılarak yine savunmalarım alınmadan her biri için disiplin cezaları verilmiştir. Bütün bu olaylar ailemi etkilemiştir. Yakınlarım çocuklarımı iki defa acilden hastaneye götürmüş, eşim ve çocuklarım önemli etkisi altında kalmış , çocuklarımın okuldaki başarı oranları verimleri düşmüş, aile büyüklerimizi derinden etkilemiştir.
Diğer taraftan hakkımda ileri sürülen iddialar; Başkan Yardımcısı M. Duyar tarafından, söz konusu Personel Dairesiyle ilgili rehber ön çalışmasının incelenmesi sonucu tespit edildiği ve Kurul Başkanı’nın da iştirak ettiğinden bahisle, 1.noksanlık olarak gösterilen; yaptığım taslak çalışmasının 5 sayfa olarak hazırlandığı, denetimlerde göz önüne alınacak mevzuat sayısının 35 olarak belirtildiği, oysa komisyon çalışması sonucunda bu sayının 57 olduğunun belirlendiği, ayrıca kanun, tüzük, genelge, yönerge ve talimatların fotokopilerinin eklenmediği gibi, çalışmanın esasını etkilemeyecek nitelikteki basit, kişilere göre değişebilen, soyut ve mesnetsiz iddialardır.
2.noksanlık gerekçesi olarak da; yukarıda sözü edilen denetim rehberi hazırlanması çalışmasının ikinci aşamasını teşkil eden, Müfettişlerce bireysel olarak yapılan ön çalışmaların tek rehber haline dönüştürülmesi için kurulan, beş Müfettişten oluşan komisyondaki görevimi bilerek ve isteyerek yerine getirmediğim iddiasına dayanmaktadır.
Bu iddialarla ilgili olarak herhangi bir bilgi istenilmeden, tamamlatılması cihetinde bir talepte dahi bulunulmaksızın görevi ihmal olarak nitelendirmek suretiyle ön yargılı olarak doğrudan soruşturmaya geçilerek savunmam (EK:25 ) ve ön inceleme için ifadem EK:26) isteniyordu.
Başmüfettiş olarak asıl görevim olan inceleme, soruşturma, teftiş dışında, denetim rehberinin hazırlanması amacıyla ön çalışma yapılmasına dair 21.09.2001 tarih ve TKB/421 sayılı yazıyla tarafıma Personel Dairesi Başkanlığı’nın denetiminde göz önüne alınacak hususların 60 gün içinde belirlenmesi görevi ile daha sonra bu görevin süresi 16.11.2001 tarih TKB/500 sayılı Başkanlık yazısıyla 01.02.2002 tarihine kadar uzatılmıştır. (EK:16) Buna göre tarafıma verilen görevi kendi bilgi, kabiliyet ve liyakatime göre yerine getirip, Teftiş Kurulu Başkanlığına 01.02.2002 günü teslim ettim. (EK:17)
Görüldüğü gibi tarafıma verilen görev, süresi içerisinde ve noksansız bir şekilde yerine getirilmiş olup, herhangi bir ihmal, savsama ve geciktirme söz konusu değildir. Oysa bu bir suç bile olsa disiplin yönünden zaman aşımına uğramıştır.
Ayrıca Bu karar verilmeden önce, Başkanlıkça noksan telakki edilen hususların giderilmesi için tarafıma herhangi bir ikaz yapılması cihetine de gidilmemiştir.
Keza bu görev için verilen süreyi sonuna kadar kullandığım, daha çok kapsamlı bir çalışma ortaya koyabileceğim gibi soyut iddialarla suçlanmakta isem de, verilen süreyi sonuna kadar kullanmaktan tabi bir şey olamaz, hem süre verip hem de verilen süreyi tam olarak kullandığım ithamı tam bir çelişki örneği olup, cezalandırma için bir bahanedir. Öte yandan, çalışmanın yetersiz olduğu sayfa adediyle açıklanamaz. Bunun ölçüsü verilmemiş olup, 5 sayfa yerine acaba kaç sayfa yazsaydım cezalardan kurtulabilirdim? Yapılan işin özelliği itibariyle bir aylık inceleme neticesinde 50-100 sayfa metin yazılabileceği gibi, 9 ay süre ile yapılan inceleme sonucunda 3-5 sayfadan ibaret bir yazı yada rapor yazılması mümkündür.
Oysa soruşturmacı, bir ayda bir sayfa yazdığımın, bunlara da hiç ek koymadığımın, görevimi savsaklayan ihmal eden bir müfettiş olduğumun farkına 20 yıllık hizmetten sonra hem de başka bir kuruma üst göreve atanacağım yaygın kanaat olduktan sonra varmıştır. Bütün bunların yanında, aklına ne tür noksanlıkların bulunduğunun tarafıma bildirilmesi, tamamlattırılması hiç gelmemiştir.
Bu tür indi yorumlarla, kendine has değerlendirmelerle, art niyetli, ön yargılı ve kişilerin zararını hedef alan keyfi tutumlarla kişilerin suçlanması ve cezalandırılması hukuka aykırıdır.
Bir kısım fotokopilerin eklenmediği iddiasına gelince; bu çalışma Kurul içerisinde yapılan bir ön çalışma, yani taslak çalışmadır. İstenen fotokopilerin, zaten Kuruldaki müfettişlerin tamamında bulunan diz üstü bilgisayarlar ile sabit bilgisayarlarda mevcut olması ve bu metinlere her müfettişin rahatlıkla ulaşabildiği, üstelik Başkanlıkça da bir çok yeni mevzuat değişikliklerinin arkadaşlara ve bana imza karşılığı dağıtıldığı, yine tarafımdan çevre ile ilgili mevzuat web sayfası hazırlandığı ve isteyen müfettişlere verildiği bilinmesine , diğer taraftan Ülkenin böylesine ekonomik krizlerin içerisinde olması, Başbakanlığın tasarruf tedbirlerine rağmen önem arz etmeyen fotokopilerin özellikle istendiğini düşünmediğimden ve temelde Rehber için ihtiyaç olan bir farklı mevzuatın bulunmaması bakımından böyle bir tarz tercih edilmiştir. Herhangi bir ihmal kastı veya savsaklama söz konusu olmayıp, tamamen iyi niyetli düşüncelerden hareketle eklenmeyen fotokopilerin şayet Başkanlıkça istenilmesi durumunda, hangi düşüncelerle fotokopileri koymadığımı izah eder ona göre hareket edilirdi. Böylece, soruşturma yoluna başvurulmasına gerek kalmazdı.
Kaldı ki, Başkanlığın 01.02.2002 tarih ve TKB/40 sayılı yazısıyla kurulan, söz konusu bu ön çalışmaların derlenip bir bütün haline dönüştürülmesi için bahse konu komisyona, müfettişlerce hazırlanan birim rehberlerinin içerik olarak incelenmesi ve eksikliklerin giderilmesi görevi de verilmiştir.(EK:18) Demek ki, bireysel çalışmalarda bir takım noksanlıkların bulunabileceği Başkanlık (kendisi) tarafından da öngörülmüştür. Zaten söz konusu çalışmaların özelliği dikkate alındığında kişilere göre değişebilen esnek bir yapısı olduğu açıktır.
Ayrıca bu bir suç bile olsa disiplin yönünden zaman aşımına uğramıştır.
2.İddia;Bireysel olarak tarafıma verilen Personel Dairesi Başkanlığına ilişkin çalışmayı tamamladıktan sonra, Başkanlığın 01.02.2002 tarihli yazısıyla (EK:18) tüm müfettişlerce bu şekilde hazırlanan rehber ön çalışmalarının 20 gün içerisinde tek rehber şekline dönüştürülmesinde diğer dört müfettişle birlikte görevlendirildim. Müteakip iş günü 04.02.2002 tarihinde rahatsızlanmam üzerine hasta yollama kağıdı alarak 20 gün yatak istirahatı ilgili hekimce uygun görülmüştür. (EK:19) Rapor bitiminde 26.02.2002 tarihinde göreve başladım ve göreve başladığıma ilişkin yazıyı aynı gün Başkanlığa verdim. (EK:21)
Rapor bitimini müteakip göreve başladıktan sonra Başkanlıkça tarafıma komisyon çalışmaları hakkında herhangi bir bilgi ve görev verilmemiş, ayrıca aradan geçen zaman zarfında da 01.02.2002 tarihinde verilen görevin (20 gün olarak öngörülen) süresi de dolmuş olmasına rağmen, konuya ilgisiz kalmayıp, komisyonda görevli Müfettiş İsa Altıntaş’a çalışmalarla ilgili yapılan işlemleri sordum.
İsa Altıntaş, çalışmaların sonuçlandığını, İdareyle mutabakata varıldığını ve yazım aşamasına gelindiğini anlattı. Ayrıca, Müfettiş İsa Altıntaş, raporlu olduğum süre içerisinde, Başkanlığın 06.02.2002 tarih ve 45 sayılı yazısıyla benden sonra kıdemli olduğu gerekçesiyle kendisine, grup başkanı olarak çalışmaların koordine edilmesi görevi verildiğini, kendisi tarafından da, 06.02.2002 tarihli bir yazıyla, komisyon çalışma programının Başkanlığa sunulduğunu ifade etti. Raporlu olduğum süre içinde kendi aralarında görev taksimi yaptıklarını ve benim yapmam gereken bir işin kalmadığını söyledi. (EK:34), (Bu belge soruşturma başlatıldıktan sonra İsa Altıntaş tarafından verildi) Başkanlık, rapor bitiminden sonra nasıl hareket etmem gerektiği konusunda tarafıma açık bir bilgi ya da talimat vermediği gibi, raporlu olduğum dönemde grup başkanı tayin edilen Müfettiş tarafından da çalışma programı konusunda tarafıma bilgi de verilmemiştir.
Böylece, Kurul Başkanlığınca (konumum ve işlevim konusunda ) belirsiz, muallak bırakılan komisyon çalışması ile ilgili vaktiyle bana verilen görevin üzerimden alındığını, çalışmaların bir program çerçevesinde yürütülüp sonuç aşamasına geldiğini düşünmenin yanı sıra, çalışmaların ahengini etkilememek amacıyla doğrudan müdahale etmemekle birlikte, ancak takibini de sürdürmek suretiyle yazılmasını bekledim. Nihayet çalışmaların yazılı metin halinde sonuçlandırılması üzerine de, noksanlıkların giderildiği ve yerinde olduğu kanaatine vardıktan sonra bir üst yazıyla Denetim Rehberi Taslağını Başkanlığa takdim ettim.
Bu komisyonda, ya da benim bireysel olarak yaptığım iş ve görevlerde bir noksanlık veya yanlışlık olsaydı Kurul Başkanı tarafından iade edilir düzeltilmesi istenilirdi.
Nitekim, genel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu10.maddesindeki, özel olarak ise Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliğinde bir müfettişin yaptığı işlerde muhtemel eksik ve aksaklıkların giderilmesi için izlenecek yol bellidir (Teftiş Kurulu Başkanının görevleri Tüzüğün 6.maddesinde sayılmış olup bu madde ”Müfettişlerden gelen raporları incelemek, eksikliklerinin giderilmesini sağlamak, ilgili mercilere göndermek, ilgililerce alınacak önlemleri ve yapılacak işlemlerin sonuçlarını izlemek ve alınması gereken önlemlere ilişkin önerilerde bulunmak”, keza Yönetmeliğin 8.maddesinde;”Müfettişlerden gelen raporları ve fezlekeleri incelemek, eksikliklerin giderilmesini sağlamak, bunun üzerine görüş birliğine varılmadığı takdirde Tüzüğün 6. maddesine göre işlem yaptıktan sonra ilgili mercilere göndermek, ilgililerce alınacak tedbirleri ve yapılacak işlemlerin sonuçlarını takip etmek”.şeklinde açıkça belirtilmiştir.)
Yapılan işin sonucun da hazırlanan Denetim Rehberi’nde Başkanlık tarafından bir değişiklik yapılmamış, Ayrıca, bu çalışma Başkanlıkça da takdir edilerek teşekküre şayan görülmüş Teftiş Kurulu Başkanı tarafından diğer arkadaşlara teşekkür yazısı yazılmıştır. Hazırlanan rehberde bir eksiklik olmadığı teyit edilmiştir. Komisyon tarafından son şekli verilerek hazırlanan Denetim Rehberi, 16.04.2002 tarih TKB/16 sayılı Makam Oluruyla uygulamaya konulmuştur. (EK:35)
Esasında bu rehber, müfettişleri mutlak anlamda bağlayan bir düzenleme değildir. Denetimlerde, işin özelliklerine göre sair mevzuatın da göz önüne alınması gerektiği, sözü edilen rehberde yer almaktadır.
Diğer taraftan; bir çok müfettiş arkadaş da fotokopi eklerini koymadıkları halde bunlar için benim hakkımda yapıldığı gibi soruşturma yoluna gidilmemiştir, sadece benim tarafımdan yapılan çalışmanın gündeme getirilerek soruşturma konusu yapılması, Teftiş Kurulu Başkanı F. Peker’in (bu olayda soruşturmacı) taraflı, duygusal, kin ve gareze dayalı yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan zaten. Komisyon da çalışma anında fotokopilerin mutlaka koyulması gerektiği yönünde bir şeye gerek duymamıştır. Duysaydı, komisyon da İdare de benden talep edebilirlerdi. Bütün bu yollara başvurulabilecekken doğrudan soruşturmaya geçilmiş olması ve görevi savsakladığımın iddia edilmesi, bana karşı duyulan kin ve garezden kaynaklanmakta olup, bilerek ve isteyerek şahsıma zarar verme düşüncesinden başka bir şey değildir.
Yapılan açıklamalardan açıkça görüldüğü üzere, komisyonda görevli diğer müfettişlerle birlikte, tarafımıza verilen görevin üstüme düşen kısmı, iyi niyetli bir görev anlayışı doğrultusunda, yapılması gereken biçimde ve zamanında yerine getirdiğim ve yapılan çalışmanın takdire şayan görüldüğü hususları göz önüne alınarak hukuki dayanaktan yoksun olarak tarafıma kasıt ve garezle kinle soruşturma açılmıştır.
Bakan olurlarının bile sonradan alındığı kanaatinde olduğum, hukuki olmayan, sadece benim aleyhimde soruşturması var denilerek bu arada benim herhangi bir üst göreve atanmamı engelliyecek tarzda, daha doğrusu bu yapılanlar Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Ramazan Mizaoğlu’nun ve Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın istek ve taleplerini engellemeye yönelik bir memurun oyunu, devlet gelenek ve mevzuatına uygun olmayan Bakanlara meydan okuyan nezaket ve seviyeden yoksun bir davranıştır.
Bütün bu işlemlerin sonucunda İçel Milletvekili Yalçın Kaya muvafakat işinin takipçisi oldu, ancak onu da tam bir ay Çevre Bakanı oyaladı neticede muvafakatım verildi.
Ancak Denizcilik Müsteşarlığı ve Devlet Bakanımız Ramazan Mirzaoğlu ile yaptığım görüşmede muvafakatın Çevre Bakanlığınca gönderildiği muvafakat ekinde aylıktan kesme cezasının verildiği daha önceki sicilimin iyi olmasından dolayı kınama cezasına çevrildiği, Ayrıca Kademe İlerlemesinin Durdurulma Cezasının ise Disiplin kuruluna gönderildiği, bu şartlarda beni 6400 ek göstergeli Teftiş Kurulu Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Müsteşar Yardımcılığı gibi arzu ettikleri herhangi bir göreve atayamayacaklarını bildirmişlerdir.
Diğer taraftan rapor süremin bitmesi üzerine Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulundaki görevime 20.05.2002 günü başladım(EK:36) 14.03.2002 tarih TKB-125 sayılı Tercüme ile ilgili görevin veriliş şekli ve mahiyetinin Kanun Tüzük ve Yönetmeliklere uygun olmadığını bildiren 20.05.2002 tarih 9 sayılı yazım ile Başkanlığa bildirilmiştir(EK:37). Bir süreden beri şahsıma karşı sürdürülen hissi taraflı ve keyfi davranışlardan kendi sağlığımın bozulduğu, aile yapımı da etkilemiş olduğundan ailemle birlikte 27 Mayıs-28 Haziran Tarihlerinde dinlenmem gerektiği hususundan yıllık izin için tekrar dilekçe ile izin kağıdı doldurdum.(EK:38) Başkanlığa Fikret Peker e verdim.
Ancak Fikret Peker ek 36,37,38 sayılı yazılarımı ek göstererek beni tehdit eder mahiyette, ilerde mahkemelerde kullanma amacı taşıyan 24.5.2002 tarih 206 sayılı yazıyı göndermiştir.(EK;39) Bende kendisine 29.05.2002 tarih 11 sayılı yazı ile cevap verdim(EK;40)
Fikret Peker tarafından kin ve garezle düzenlenen soruşturma raporuna dayanarak hiç bir kusurum olmadan Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezası teklif edilmiş ancak Disiplin Kurulu bu teklifi uygun görmemiş ve Bakan tarafından aylıktan kesme cezası verilmiştir.(EK:41) Bunu gerekçe göstererek muvafakat ta verilmiş olmasına rağmen müfettişlikten alınma yazım Başbakanlığa gönderilmiştir. Ancak Denizcilik Müsteşarlığının müfettişliğe atama kararnamesi çıkarak görevime Denizcilik müsteşarlığında devam etmekteyim.
Bütün bu uygulamalar; Önce Başbakanlığa görevlendirme, sonra Denizcilik Müsteşarlığına daha üst bir göreve naklen atanmam için ilgili Devlet Bakanının ısrarla istediği 3. muvafakat yazısına ve telefonlarına rağmen, cevabın Cevre Bakanı tarafından soruşturulması var denilerek atanmama engel teşkil edecek şekilde, olumlu verilmeyip , daha sonra da üst göreve atanmamı engellemek maksadıyla disiplin cezaları ve soruşturma izinleri verilerek yapılmaktadır. Böylelikle yetkilerini müştereken, terfian atanmama engel olarak, yurt dışı araştırmalarımın devlet görevlerinde kullanılmasını engelleyerek, Devletin ve benim zararımı gözeten bir kasıt doğrultusunda kullanmışlardır
Bütün bu yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı, Teftiş Kurulu Başkanı F. Peker den, Başkan Yardımcısı M. Duyardan şikayetçiyim. Diğer Başkan yardımcısı, Abdullah Akgül de bütün bunların yaptıkları iş ve işlemlere, özellikle şahitlik konuları ve toplantılarda konuşarak yardımcı olmasından dolayı mükafat olarak Başkanlık tarafından bu güne kadar müfettişlik görevi verilmemiş, Başkanlıkta oturması ve bazı evrakları imzalaması sağlanmıştır. Abdullah Akgül ünde denetim tazminatının gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Arz ederim. 15.08.2002
Ercan ÇELİK
Müfettiş
Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı
İş bu yazı 12 metin sayfası,41 ek numaralı 89 sayfadan ibarettir.
|